Akbaba denince akla ilk olarak leş yiyen ve sevimsiz bir kuş gelir. İri, suratsız ve mikrop taşıyan… Ama aslında gerçek böyle değildir. Akbabalar doğayı temizleyen belediye işçileri gibidir. Teşbihde hata olmasın, nasıl ki yaşadığımız şehirde sokakları, caddeleri ve çöpleri temizleyen belediye işçileri olmasa bir süre sonra o şehirde yaşamak mümkün olmaz aynen öyle de bu devasa kuşlar olmasa doğa da kirlenmeye yüz tutar.
Akbabaların midelerindeki asit o kadar güçlüdür ki çok uzun süre beklemiş bir leşi yeseler dahi her hangi bir rahatsızlık hissetmezler. Ayrıca vücutlarından dışarıya atarken de doğaya tamamen zararsız bir hale dönüşmüş olarak atarlar. Bu sayede bizler için ciddi risk taşıyabilecek leşler tamamen ve faydalı bir şekilde temizlenmiş olur.
Tam bu noktada belgesellere de konu olan yaşanmış bir olaydan kısaca bahsetmek istiyorum. 2000’li yılların başlarında Hindistan’da Leoparların insanlara saldırı oranı artmıştı. Hatta bazı aileler küçük yaştaki çocuklarını leopar saldırısı nedeniyle kaybetti. Durumun dehşeti bilim insanlarını konuyu araştırmaya itti. Acaba leoparları şehirlere çeken neydi? Araştırmalar başlayınca ilk olarak göze çarpan Hindistan’ın bu bölgesindeki köpek nüfusunun anormal derecede artmış olması oldu. Evet akıl almaz derecede sokak köpeği vardı. Belli ki leoparlar köpekleri yemek için şehirlere geliyorlardı. Ne tekim doğada bulunan leopar dışkıları incelendiğinde dışkıların neredeyse tamamında köpek tüylerine rastlandı. Köpeklerin nerede yaşadıkları ve çoğaldıkları tespit edildiğinde ise durum çok daha dehşet verici bir boyuta ulaştı…
Malumunuz olduğu üzere Hindistan’da inekler kutsal sayıldığı için ölecekleri zaman kesilmiyor veya öldükleri zaman imha edilmiyor ve doğaya geri dönüşmeleri için hayvan çöplüklerinde bırakılıyor. Hindistan’da bu şekilde bir çok hayvan çöplüğü bulunuyor. Buraya bırakılmalarının asıl nedeni ise akbabalar. Evet akbabalar kutsal saydıkları bu hayvanları çok hızlı bir şekilde tüketip kanatlanmalarını ve özgürleşmelerini sağlamış oluyorlar. Her şey buraya kadar normal gibi; ama araştırmacılar hayvan çöplüğüne gittiklerinde binlerce akbaba görmeyi ümit ederken hiç akbaba görememişlerdi. Akbabalar olmayınca hayvan çöplüğü köpekleri kendisine çekmiş ve köpekler bu çöplükleri üreme ve beslenme yeri haline getirmişler. Ancak köpekler tam bir leş yiyici olmadıkları için hayvanlar tamamen temizlenemediğinden çöplük adeta bir mikrop yuvasına dönüşmüş. Sayıca artan köpekler rastgele her tarafta dolaşırken zaten yaşam alanları daralan ve varoşlardaki evlere yakın yaşayan leoparlar, köpekleri takip ederken doğasını daraltan insan oğlunun evlerine ve sokaklarına kadar gelmişti. Bu durumda da sokaklarda oynayan çocuklarlarla karşı karşıya gelmeleri kaçınılmaz oluyor.
Konuyu fazla uzatmamak için hikayenin sonuna geliyorum. Araştırmacılar akbabalara ne olduğunu araştırınca bir ilaç firmasının ürettiği tarım ilaçlarının akbabaların sayısının azalmasına neden olduğu ortaya çıkıyor. Zira bu tarım ilacının kullanıldığı yerlere yakın noktalarda beslenen inekler vücutlarında bu zehiri taşıyarak öldüğünde akbabalar onları bu hayvan çöplüklerinde hızla tüketiyor. Bu ilaç akbabalara geçiyor. İlaç inekleri etkilememesine karşın akbabalarda böbrek yetmezliğine neden oluyor ve akbabalar tek tek ölüyorlar. Bir zamanlar yüzbinlere ulaşan akbaba nüfusu yüz adedin altına düşüyor. Bu nedenle Hindistan hükümeti akbaba yetiştirme merkezi kuruyor ve doğadaki akbabaları koruma altın alarak kafeslerde insanlar ile yüz yüze getirmeden çoğalmalarını temin ediyorlar. Yaklaşık 14 yıldır devam eden bu süre sonunda artık yavaş yavaş akbabalar tekrar doğaya salınmaya başlandı. Akbabaların ölümüne neden olan ilaç tüm Hindistan’da yasaklandı. Ama dünyanın farklı ülkelerinde hala kullanılıyor 🙁
İşte sevimsiz görünen bu devasa leş yiyici dostlarımız olmayınca başımıza nelerin gelebileceğinin yaşanmış ve çok acı tecrübe edilmiş bir örneği…
Kara Akbaba ülkemizde yaşayan/görülen dört akbaba türünden birisi. Diğer üçü; Kızıl Akbaba, Küçük Akbaba ve Sakallı Akbaba. Kara Akbaba, 7-12kg arasında değişen ağırlığı, 100-110cm civarındaki boyu ve 2,5-3m’ye varan kanat açıklığı ile Avrupa’nın en büyük akbabasıdır. İnsan tarafından bozulmuş ve kullanılmış arazilerden kaçınır. Tünemek ve yuvalamak için geniş kaldırma kuvveti olan hava akımlarının sayesinde inişin ve kalkışın kolay olduğu yerleri tercih ederler, havalandıktan sonra ise uzun mesafeler ve yüksek irtifalarda hava hakimiyetini büyük bir ustalıkla kullanırlar. Yerdeki hareketleri de güçlü ve hızlıdır fakat çoğunlukla açık ve serbest alanları tercih ederler. Çok güçlü ve dayanıklı bir tür olmasına rağmen beslendikleri habitatların küçülmesi nedeniyle populasyonları tehdit altındadır. Türün sayısı İspanya’da artmış olsa da diğer popülasyonlar Avrupa ve Asya’da ciddi şekilde azalmıştır. İspanya’dan sonra Avrupa’daki en büyük kara akbaba popülasyonu 50-200 çift ile Türkiye’dedir ve bilinen tüm koloniler orta kuzeybatı Anadolu’dadır. İspanya’daki durumun aksine yüksek üreme başarısına rağmen Türkiye’deki popülasyon stabil kalmıştır. Genellikle 5-6 yaşında üremeye başlar ve dağınık koloniler oluşturur. Tek yumurta bıraktığı büyük yuvasını çam meşe ve ardıç ağaçlarının tepesine yapar. Nadiren kayalıklarda da üreyebilir. Türkiye’de bilinen bütün yuvalar yaşlı Karaçam ağaçlarının tepesindedir. (Kaynak: Trakuş)
Doğanın dengesi deriz ya hep! İşte bu denge bizler tarafından bilerek veya ihmallerimiz neticesinde bozulmaz ise doğada herhangi bir karmaşa görmek mümkün değil. Kaçak avlanmalar, bilinçsiz tarım ilaçlamaları, yanlış su kullanımları, doğal alanların kontrolsüzce imara açılması vs. vs. Tüm bunlardan sonra gün gelecek Hindistan örneği gibi doğayı ve aslında kendimizi kurtarmak için ciddi emek ve paralar harcamak zorunda kalacağız ama işe yarayıp yaramayacağı da şüpheli. Zira bir yabani hayvanı doğasından kopartarak üremesini sağlasanız dahi serbest bıraktığınızda vahşi doğada yaşamakta zorlanıyor ve çoğunlukla bunu başaramıyorlar. Avlanamıyor ve açlıktan ölüyor, hatta av oluyorlar…
Şimdi Bolu’da çektiğim aşağıdaki Kara Akbaba fotoğraflarına bu düşüncelerle bir kez daha bakın ve sevimsiz sandığımız bu kuşların aslında ne kadar güzel, özel ve değerli olduğunu görmeye çalışın… Sevgilerimle, Esen kalın…
Comentarios